YAŞAM HAKKIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ! 

SESİMİZİ YÜKSELTMEYE DEVAM EDECEĞİZ! 

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. 

1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan Mirabel kardeşlerin mücadelesi, erkek şiddetinin insan hakları ve sosyal adaleti gözetmeyen yönetimlerin doğrudan ya da dolaylı olarak uyguladığı şiddetle nasıl iç içe geçtiğini göstermiştir. 

Yüzyıllardan günümüze değin kadınların özgürlük ve eşit yaşam mücadelesi devam etmektedir. Dünya genelinde kadına yönelik şiddet, en önemli sosyal sorunlardan biri olarak kadınların yaşamında yer almaktadır. Çünkü kadınlar, sokakta, işyerinde, okulda ve evde, yani yaşamın her alanında erkeklerin uyguladığı fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel, siber şiddete ve ısrarlı takibe maruz bırakılmakta, acımasızca katledilmektedir. Ülkemizde, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2020 yılında 300 kadın erkekler tarafından öldürülmüş, 171 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. 2021 yılının ilk altı ayında ise 130 kadın yine erkekler tarafından öldürülmüştür. Erkekler kadınları öldürmeye devam etmektedir. Bu bir kadın kırımıdır. 

15 gün önce Başak Cengiz; sokakta yürürken sırf kadın olduğu için samuray kılıcıyla bir erkek tarafından katledilmiştir. Ceren Damar, Ceren Özdemir, Ayşe Paçacı, Pınar Gültekin, Özgecan Arslan, Şule Çet ve daha niceleri erkekler tarafından vurularak, bıçaklanarak, yakılarak ve dövülerek, acımasızca katledilmiştir. Unutmadık. Unutmayacağız, Unutturmayacağız!

Kadınlar acil ve afet durumlarında da en çok zarar gören konumdadır. 2019 yılında başlayıp hala devam etmekte olan Covid-19 salgınından yine en çok kadınlar etkilenmiş, yoksulluk ve kadının evdeki iş yükünün artmasının yanında şiddet de artmıştır. Erkek şiddeti salgını, en az Covid-19 salgını kadar ölümcüldür ve kadınları koruyucu-güçlenmelerini destekleyici, erkekleri caydırıcı ve baskı-kontrol-şiddet davranışlarını dönüştürücü çalışmaların ivedilikle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 

Kadınlar öldürülmeye devam ederken, İstanbul Sözleşmesinin bir gecede yürürlükten kaldırılması ile trans, natrans lezbiyen, biseksüel tüm kadınların ve kız çocuklarının şiddetten korunma mekanizmasının zayıflatılması ve kişisel, kişilerarası, politik düzeyde güçlenme olanaklarına darbe vurulması; insan hakları ve sosyal adaletin gerilemesine yol açması bakımından biz sosyal hizmet uzmanları açısından kaygı verici bulunmaktadır. 

Faillerin cezasızlığı üzerine kurulu erkek egemen hukuk kültürünün yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve ayrımcılığa karşı bütüncül politikaların oluşturulmaması, istendik toplumsal dönüşümün gerçekleşmesini de engellemektedir. 

Devletin görevi; kanun ve uluslararası sözleşmelerle tanınan ve korunan kadın haklarına ilişkin etkin politika oluşturmak ve kanunların eksiksiz uygulanmasını sağlamaktır. Cezasızlık sorunun ortadan kaldırılması ve kadınların ihtiyaçlarını merkeze alan, ataerkiyi dönüştürücü sosyal politikalar ve refah hizmetlerinin oluşturulması, öncelikli taleplerimiz arasında yer almaktadır. 

Biz sosyal hizmet uzmanları olarak; İstanbul Sözleşmesi hükümleri uyarınca, 6284 Sayılı Kanun ile güvence altına alınan kadın haklarının tüm kurum ve kuruluşlar tarafından eksiksiz uygulanması için, yaşam hakkımızdan ve tüm haklarımızdan vazgeçmeden hak savunuculuğu yapacağımızı ve dayanışmacı ruhumuzla sesimizi yükseltmeye devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyor, ulusal ve uluslararası, tüm kamu/özel kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerini iş birliğine ve dayanışmaya davet ediyoruz. 

Kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın ve hak ihlallerinin konuşulmadığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı ve kadınların öldürülmediği bir dünyayı birlikte yaratmak amacıyla, dayanışmayla… 

SOSYAL HİZMET UZMANLARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ KADIN KOMİSYONU